Salı, Ocak 24, 2012

sırça kümes (the glass menagerie) - ankara dt



bu sezon izlediğim devlet tiyatrosu oyunlarından ilki ve bu sezon ilk kez sahnelenen oyunlar arasında en çok dikkat çekeni.

tennessee williams 'ın 1945 yılında yazdığı hüzünlü hikaye, can yücel çevirisiyle karşımıza çıkıyor. tom (orhan özyiğit), laura (gülin ersoy), amanda (meltem keskin bayur) ve jim (irfan kilinç) karakterleri arasında geçen bu oyunda, izleyici ile hikaye arasına, karakterlerden birisi olan tom anlatıcı olarak yerleştirilerek, brechtyen bir tarz kullanılıyor.

gerek oyunun açılışını yapan, tom'u oynayan anlatıcı orhan özyiğit'in sil sürçmeleri, gerekse amanda'yı oynayan meltem keskin bayur'un ortaya fazlaca alaturka bir karakter çıkarması, yaratılan atmosferin seyirciye geçmesini engelledi. kendi adıma ne tom'un sinemaya sığınmasındaki çaresizliği hissettim, ne amanda'nın geçmişine sığınmasına empati kurabildim. bu karakterlerin ekonomik sorunları ve hayalleri arasında kalmalarının çaresizliği seyirciye geçmedi. hatta amanda karakterini daha önce oynayan yıldız kenter'i pek de sevmememe rağmen, kabul etmek gerekir ki, amanda'yı yıldız kenter oynasaydı, oyun baştan sona bambaşka bir hal alırdı.

ilk perdeyi sırtlayan laura'yı oynayan gülin ersoy'du (ayağındaki aksamanın sürekliliğini sağlaması için giydirdikleri garip ayakkabıya rağmen). laura'nın sırça kümes'ine sığınışı, hareketleri, narinliği, mimikleri ve kıyafetleri ile çok güzeldi. laura'nın kendine güvensizliğini yansıtışı o kadar başarılıydı ki, o his bir yerlerden tanıdık geldi. 

ikinci perdede katılan irfan kilinç ise oyunu kurtaran diğer isimdi, jim ve laura'nın diyalogları, aralarındaki enerji, jim'in yardım etmek isterken kendini kontrol edememesinden duyduğu pişmanlık ve uzaklaşma isteği, laura'nın "sanmam beni hatırlayasınız." derken an be an tereddütlerinden kurtulması, fakat umudunun sönmesi, eskisinden de ağır bir sessizliğe gömülmesi.. sırça unicorn'un boynuzunun kırılması, laura'nın kırılması, müziğe sığınması, mumların sönmesi.. 

finalde nispeten başarılı olan orhan özyiğit, bence bunu gülin ersoy'un seyirciyi finale çok güzel hazırlamış olmasına borçluydu. oyun, evindeki sıkıntıdan kaçan, annesi ve kardeşinden uzaklaşan tom'un, ne kadar uzağa giderse gitsin, vicdanını yani laura'yı bırakıp gitmesinden duyduğu suçluluğu hep yanında taşıdığını ve taşıyacağını anlatan tiradı ile bitti.

"iyisi mi sen mumları bir an önce söndür, laura."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder