Pazar, Ocak 22, 2012

dubrovnik (2011)

gözün gördüğü her görüntünün adriyatik'in de etkisiyle kartpostal olabileceği güzellikte bir şehir.

benim gibi taş yapılara meraklı insanlar cennete düşmüş gibi hissedebilirler. old city'nin daracık tarihi sokaklarından geçerken çamaşır asan teyzeleri görmek mümkün, böyle bir güzeliğin içinde yaşamak sıradan bir durum onlar için, hatta belki halinden şikayet eden bile çıkabilir. yine de özellikle ankara kalesi civarında yaşayanlar aklıma geldiğinde ne kadar şanslı olduklarının farkında olmadıklarını düşündüm.

yolu düşenler benim için de nutellalı dondurma yemeden dönmesinler lütfen. bunun dışında deniz mahsülleri için araştırmalarım sonucu, konum ve lezzet olarak lokanda peskarija önerilmişti bana fakat deniz böcüklerinden pek hazzetmediğim için pek sevemedim.

otogar old city arası mesafe için taksiciler 60-70 kuna kadar bir miktar istiyorlardı bir ay önce, taksi ücreti pazarlıkla oldukça değişken olabilir, binmeden konuşmakta fayda var. otogar dedim çünkü ben sınırda vize için hiçbir sıkıntı yaşamadan mostar'dan otobüsle ulaşımımı sağladım.

son olarak türk olduğunuzu söylediğinizde aldığınız tepkinin "şehrazat!" olmasına şaşırmayın, üzücü de olsa binbir gece salgını bosna gibi dubrovnik'te de yayılmış durumdaydı. 
tekrar gideceğimi sanmıyorum ama sonuç olarak bu şehre güzel dememek haksızlık olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder